25 Ağustos 2010 Çarşamba

figüranın başrol oynadığı film..


YILMAZ ÖZDİL'in 25 ağustos 2010 tarihli fanatik gazetesi yazısı..

Figüranın başrol oynadığı film

Fener-Trabzon maçı şöyle olmuş, Galatasaray-Bursa maçı böyle olmuş, Beşiktaş’ın karizması çizilmiş filan... Fani işlerdir. Bugün yenilirsin, yarın yenersin.
*****
Şurası kesin: Ligin en büyük yıldızı, Quaresma.
*****
Hagi’den beri, futbolu ve giydiği formayı bu kadar seven bir yabancı topçu görmedim.
*****
Beşiktaş’ta ilk idmana çıktığı gün, toplamış kulübün hizmetli personelini etrafına, “Herhangi bir sorununuz olduğunda lütfen benimle paylaşın, birlikte halledelim” demiş... “17 yaşında Sporting Lizbon’da forma giydiğimde bacaklarım titriyordu, bana en çok moral veren, kulübümün hizmetli personeliydi, onları hâlâ ailemin parçası gibi görürüm, sizler de benim ailemin parçasısınız, akrabalarımsınız, sorununuz olursa haberim olsun.”
*****
Sadece futbolcu değil... Adam gibi adam.
*****
Bu nedenle, Helsinki’ye attığı o muhteşem golünden sonra, herkesi bıraktı, gitti, Beşiktaş’ın emektar malzemecisi Süreyya ile kucaklaştı... Eminim, yarın çakarsa, aynı şeyi yapacak.
*****
Dolayısıyla, bizlere, yani gazetecilere düşen bir görev var... Quaresma gibi, futbolcuların dolaylı akrabası olan hizmetlilere sahip çıkmamız, haklarını teslim etmemiz gerekiyor.
*****
Mesela, Süreyya Soner...
*****
Heavy metal müzik meraklısı olan Quaresma’ya Ümit Tokcan, Sabahat Akkiraz, Arif Şentürk dinleten... Kemal Sunal filmleri izleten... Türk yemeklerini tattıran, tanıtan... Son 28 senede Beşiktaş’la yolu kesişen herkese emeği geçen... Binler tarafından karşılanan ama, sorunlu ayrılan Toshack’ı havalimanında tek başına uğurlayacak kadar vefalı... Tek kelime yabancı dil bilmediği halde, tüm yabancı futbolcuların ‘konsolosluğu’ görevini üstlenen Süreyya.
*****
1953 doğumlu.

İstanbul, Zeytinburnu.

Sülalece Kara Kartal...

İlk aşılamayı dayısı yapmış.
*****
İlk mesleği, matbaacılık aslında... Ek gelir için, Yeşilçam’da film setlerinde çalışıyormuş... Sigorta yok, gelecek kaygısı var, n’aapsam diye düşünürken, bir arkadaşının Ziya Doğan’ın okuldan arkadaşı olduğunu öğrenmiş, tanıştırsana demiş, tanışmışlar, “Malzemeci olmak istiyorum” demiş, Ziya ‘kaç senedir bu işi yaptığını’ sormuş, “Hiç” demiş... Ziya çok sevmiş bu harbi adamı, “Yarın 10’da idman var, Şeref Stadı’na gel” demiş, geliş o geliş.
*****
Bir harbi adam Ziya Doğan, bir başka harbi adam kazandırmış böylece Beşiktaş’a.
*****
İki evladı var Süreyya’nın... İkisinin de doğumunu görememiş, çünkü yurtdışındaymış.
*****
İlk evlat, erkek.

Süreyya’nın eşi hamile, Beşiktaş Kıbrıs’ta kampta, hoca Gordon Milne... Şak, haber gelmiş ki, yenge doğum yapmış... Daha 22 gün Kıbrıs’ta kalmaları lazım... Eşini aramış telefonla, “Oğlanın ismini koymayın, maçlar başlayacak, ilk gol atanın ismini koyacağım” demiş... Neticede, dönmüşler Kıbrıs’tan, sezon başlamış, ilk hafta Trabzonspor, 0-0... İkinci hafta, Gençlerbirliği, 0-0... Araya milli maç girmiş, mecburen 15 gün de öyle geçmiş... Üçüncü hafta, Karabükspor... Karabük bu sene olduğu gibi, gene yeni çıkmış lige, kadrosu da bu seneki kadar sağlam değil, 3-4 atarız diye düşünmüş Süreyya... Maç başlamış, golü Walsh atmış iyi mi... Süreyya devre arasında adeta yalvarmış Metin Ali Feyyaz’a, “Allah aşkına biriniz atın” demiş... “Sen merak etme abi” demişler... İkinci yarı başlamış, maç bitecek gol mol yok, tam dakika 90, Walsh gene dalmış, vurmuş, gene gol... Maç bitmiş! Süreyya ağladı ağlayacak... Metin Ali Feyyaz gelmiş, “Sen merak etme, haftaya Bursa maçı var, orada atarız” demişler gülerek... Süreyya patlamış, “Boşversenize birader” demiş, “Oğlan askere gidecek, hâlâ ismini koyamadık...” Aramış eşini, “Bunların gol atacağı yok, koyun babamın ismini” demiş... ‘Şevki Yasin’ nihayet ismine kavuşmuş.
*****
İkinci evlat, kız.

Süreyya İsviçre’de bu sefer, hoca Del Bosque... Acayip yağmur yağıyor, Süreyya futbolcularla birlikte sırılsıklamken, haber gelmiş, yenge doğum yapmış... Herkes tebrik ederken, Del Bosque yanına çağırmış, bir şeyler söylemiş, Süreyya anlamamış... Meğer Del Bosque, “Yağmur yağıyor, kızının ismini ‘yağmur’ mu koydun” diye sormuş... Tercüman çevirince, Süreyya pek beğenmiş, “Tamam valla” demiş, aramış eşini, “Kızımın adını Del Bosque koydu, Yağmur” demiş.
*****
Müthiş matrak anıları var Süreyya’nın... Bir gün Antalya’da kamptalar, hoca Tigana, Efes Kupası oynanıyor, rakip Galatasaray... Yedek kulübesinin hemen arkasında oturan bir taraftar habire hakaret ediyor, Tigana’ya küfrediyor, Tayfur’a “Yaşlısın” diyor, Okan’a “Sen Galatasaraylısın” diyor, Sergen’e “Git at yarışı oyna” diyor... Süreyya dayanamıyor, “Arkadaş maç daha yeni başladı, ayıp ediyorsun, herkes rahatsız oluyor, otur efendi gibi seyret, yoksa polis çağıracağım” diye uyarıyor... Arıza taraftar patlatıyor bombayı: “Bıyıklı sen çok konuşma, 15 senedir maçlara geliyorum, hep yedeksin, insan bir gün oyuna girmez mi!”
*****
Kore’de trafik kazası geçirmiş Süreyya, hayati tehlike atlatmış... Yine de, hastaneye gideceğine, takımının yanına koşmuş... Arka arkaya iki gün bile izin yapmamış 28 sene boyunca... Sabah 7’de geliyor idman sahasına, akşama kadar... Sabah idmanı olmasa bile, 7’de işinin başında... Hoca haftalık programı asıyor kapıya, Süreyya bir kopyasını alıp, eşine götürüyor, evinin kapısına asıyor... Hayatı yollarda, deplasmanlarda... Bir gün eşi telefon etmiş, “Akşam eve meyve getir çarşıdan” diye, Süreyya cevap vermiş, “Ne meyvesi hanım, ben Diyarbakır’dayım!”
*****
Beşiktaş Kulübü de babalığını yapmış bu güzel adama...

Ev alması için yardımcı olmuşlar, hayatını Beşiktaş’a adayan Süreyya’ya.
*****
Bir gün Fenerbahçe’yle maç var, Kadıköy’de... Schumacher’in ilk geldiği sene... Alman kaleci basına açıklama yapmış, “Bana ilk golü atana, altın saat hediye edeceğim” demişti... Ferdinand çıktı, attı... Süreyya gitmiş hemen Ferdinand’a, “Sen ne yapacaksın altın saati, ben alayım senin yerine” demiş... Ferdinand da “Tamam, senin olsun” demiş. Süreyya gitmiş Fenerbahçe’nin soyunma odasına, ölü evi gibi tabii, moraller sıfır, Fener’in kaptanı Oğuz o sırada, Süreyya gitmiş Oğuz’a, “Saati almaya geldim” demiş, Oğuz da “Erkeksen, git kendin söyle” demiş... Gitmiş Süreyya Schumacher’in yanına, eliyle bileğini işaret edip, “Saati rica edeyim” demiş... Schmacher ayağından çıkardığı kramponu fırlatmış Süreyya’nın kafasına, koridorda kovalamış... Süreyya hiç istifini bozmamış, elinde kramponla gitmiş Ferdinand’ın yanına, “Saat olmadı, istersen krampon vereyim” demiş!
*****
Yüzlerce futbolcu, onlarca teknik direktör gördü Süreyya... Gordon Milne’i övüyor... “Gerçek bir takımdık onun zamanında, herkes kenetlenmişti” diyor... Ve, şimdi, Schuster’i çok ayrı bir yere koyuyor... “Schuster’den önceki teknik adamlar, biz hizmetli personeli futbolcularla birlikte, aynı yerde yemek yedirmezdi. Ayrım yaparlardı. Fakat Schuster, biz olmadan yemeğe oturtmuyor futbolcuları... İnsan ve görev ayrımı yapmıyor. Gerçek bir aile gibiyiz şu anda” diyor.
*****
Çok açık şekilde görülüyor ki, Quaresma gibi, Schuster de adam gibi adam.
*****
Yukarıdaki satırları, anıları, eminim Beşiktaşlılar’ın çoğu biliyordur... Ama yine de, Süreyya gibi bir ‘gizli kahraman’ı Fanatik’in sayfalarına kazıyarak, tarihe not olarak düşülsün istedim.
*****
Çünkü, futbol denilen hadisenin, golden, auttan, skordan ibaret olmadığına... İnsanlardan, duygulardan, karakterlerden, özetle, hayatın bizatihi kendisinden oluştuğuna inanıyorum.
*****
Yeşilçam setlerinde başlayan, Siyah-Beyaz bir aşk öyküsünün filmidir bu...
*****
İşini iyi yaptığında, gönülden, severek yaptığında... Yedek kulübesindeki ‘figüran’ın, dünya çapındaki yıldızlarla aynı sahneleri paylaşıp, ‘başrol’e yükselebildiğini gösteren bir film.




2 yorum:

ubih dedi ki...

Maci izledinizmi bilmiyorum?Quaresma icin yarin cakarsa gidip yine Sureyyaya sarilacak demistiniz.Ama ne cakma!Yeyuzunde Buffon dahil hic bir kalecinin o salisede uzanamayacagi koseye!Kalecinin Moskova buyuk tiyatrosunun en iyi baletlerinin bile yapamiyacagi bel esnekligiyle sicramasina ragmen!..Ama ne sarilma!Suereyyayi yutacak sandim..Fakirligin dibinide gordum diyen bizim Ciganonun baska bir fakire sarilisi..Aslinda ben bir halk adamiyim ve sevincimi dostum olan halk adamiyla paylasirim der gibi.Bugunku zenginliginde halk adamimi olarak kalirmisin bilmem ama halk kahramani oldun bile Quaresma!Istanbulda attigi jenerik golden sonra kollari sarkik saga sola savurarak lapa,lapa Sureyyaya kosusu tirubune yapilan artistlik bir hareketten cok,saf,sade bir cocuksu duygusuysa..bugun biraz once universiteyi kazandiginin haberini almis bir gencin babasina yada abisine sarilisi gibiydi...Macin diger guzellikleri Necibin neredeyse kusursuz oyununu golle suslemesi ve santraya dondugunde bile gozunun piriltisi sonmeyesiydi.Hic sonmesin o pirilti evlat!..Exstarimiz Gutiyle baslayan Quaresmayla devam eden Bobboyla verkacindan sonra Gutinin kaleciye bacak arasiyla biten golu OLEEEY MATADOR cektirdi bana!..Bir kanat oyuncusundan cok stoper yada libero fizigine sahip Hilbert sag kanatta mucadele anlaminda yararli olsada bezen Quaresmalasmaya ozenip ekstra hareketler yapmaya calistiginda hic ugrasma dostum yapamassin diyesim geliyordu.Quaresma ciktiktan sonra sola gecip ters ayakla ice katederek yaptigi haraketlerden biri golle sonuclandi.Hilbertin mutlak kadroya girmesi gereken maclarda Quaresma sagda oynasin,o solda.Gecen maclarindada sanki bu kanatta daha basiriliydi..Nihata gelinceee..gene bos islerle ugrasti.yaw! Nihat hani Vikingur maciyla aha Nihat dondu dedirtmedinmi sen bize!Nedir bu acemilik,nedir bu topa basamamak,gelen guzelim paslari bozmak!Hayir Serdar Ozkan gibi boynunun uzerinde saksi tasimadiginda biliyoruz.Konusmalarindan,reportajlarindan gayet olgun uc ayda Ispanyolca demec verecek kadar zeki oldugunuda biliyoruz.eee! nedir bu kendini kanitlama ispati stresi!Oldugun gibi ol!Biz senin vucut dilinden anlariz sahada ne yapmak istedigini!Neyse bekliycegiz seni...Eski yesilcam figuraninida yildiz yaptin ya Quaresma helal olsun sana!Ne mubarek kollarin varmis bre,bizede saril!

ubih dedi ki...

Dun gece gec saatte yaptigim yorumlara eklemeler yapmak istiyorum.Besiktasta defansta cok buyuk hatalar yapiliyor ona deginmek istiyorum.Olan sevgili Ferrariye oluyor.Ismailden solbek,Erhandan sag bek olmaz!Yanlistan donulmesi gerekiyorsa cok gec olmadan,bu genclerin futbol karierleriyle oynanamak ugruna bugun itibariyla baslanmasi lazim duzeltmelere.Dun Helsinki macinda Ismail o kadar cok hata yaptiki bizim solkanadi koridora cevirdiler.Ve butun yuk garibanim Ferrariye yikiliyor.Evet Ferrari cok suratli bir oyuncu degil ama cok yavasta degil.Rakiple bire bir,karsi karsiya kaldigi pozisyonlarda cok iyi.Pozisyon bilgisi,tecrubesi ust duzeyde,Fizigi bir stoper icin mukemmel.Simdi Besiktasin dun yedigi ikisi direkte patlayan(aslinda uc ama kornerden yedigimiz kafayi saymiyorum) bes tehlikeli atakta bizim solumuzdan Ismailin kanadindan yedik.Hemde Ismailin bariz hatalari yuzunden.Cok rahat calim yiyor,rakibi kaciriyor sonrasi yetisemiyor,en onemlisi inanilmaz agir kaliyor.Ferrari elinden geldigince onun arkasini ve koridoruna girerek temizlemeye calisti bu toplari kendi pozisyonunu bozma riskine ragmen.Sonuc;iki direkte patlayan top ve Cenkin sakiz gibi uzanarak cikardigi pozisyonlar.Benzer hatalari IBB macinda Erhan yapmis ama nedense kabak Ferrariye patlamisti.Inanmiyorsaniz tekrarlayarak izleyin tum pozisyonlari.Ismaili kim Gaziantepte solbeke kaydirip bu cocuk gelecegin sol bekidir diyerek bu etiketi yapistirdiysa uzerine futbolla alakadar olmayan bir arkadas kendisi.Ismailin teknigi cok iyi,ortalari guzel ve arada bir topla driplingleri var rakip defansi bozan.Ama defansla uzaktan yakindan ilgili degil verileri.Bu cocugun futbol kariyerinde vasat bir solbek damgasini gormek istemeyen hocalar varsa buyuk bir yanlistan donulup acilen orta saha sol ic,sol cizgi hatta abartarak sol acikta kariyerini gelistirmesini saglanmali.Solbek onun geleceginde handikap olur.Onunde Ibrahim Uzulmez gibi bir etalon olmasina ragmen bu mevkide fiziki ve mental yetersizlikleri yuzunden kendisinin gelisiminin tamalanmiyacagina eminim.Ismaili cok dikkatli izleyin lutfen!Bu cocugun bacaklari hep ileriye gidiyor,kafasi hep hucumda,sol ayagi orta yapmak ara pasi yapmak istiyor.Defansif anlamda belki cok zayif rakipleri karsisinda durumu kotarir ama Helsinki gibi vasat ustu bir rakiple bu kadar zorlandiysa.. Uzulmezin sakatlanmamasi icin dualar etmemiz lazim.Benzer dusuncelerim Erhan Guven icinde gecerli ama onda karier acisindan bir gelecek gormedigim icin israrci cumleler kullanmak istemiyorum.Ondan en fazla vasat ustu bir stoper olur.Besiktasta sagbekin en saglami Toramandir ama rakibe yapiskan,mucadeleci,ataklarda suratli Ekrem Dagda kotu durmaz.Bizim sari melek hala deneme ve inceleme asamasindami yoksa dogru karalari verdide dengelerimi bozmak istemiyor diye dusunuyorum!